NurSena_1988
Bayan Üye
Canlıların klonlanması bilim dünyasında uzun yıllardır devam eden bir tartışma. Ancak klonlama çalışmalarının önemli bir hedefi de var: Nesli tükenen ya da tükenme tehlikesi altında olan canlıları kurtarmak. Bu sayede, insan eliyle ya da doğal sebeplerle değişen besin zinciri gibi ekosistemin bel kemiği olan yapıların bozulmasını engellemek mümkün olabilir.
Bilim insanları, bir canlıyı klonlamak için ona ait genetik bilgilerin tümünü taşıyan, hasar görmemiş hücrelere ihtiyaç duyuyorlar. Yani klonlanacak canlı eğer hayatta değilse, ölü bedeninin tamamına ihtiyaç duyulmuyor. Bunun yerine iyi muhafaza edilmiş, şartlara uygun hücreleri yeterli oluyor. Yeni bir araştırma kapsamında da işte tam olarak bu yöntem test edildi.
Dokuz ay önce ölmüş bir farenin kuyruğunun derisinden elde edilen doku hücreleri, sıvı nitrojenle doldurularak kurutuldu. Bu işlem sonucunda hücreler öldü
Ölen bu donmuş hücreler, 9 ay sonra uygun koşullarda çözüldü. Ardından dişi farelerin çekirdeği alınmış yumurta hücrelerine yerleştirildi
Eşeysiz olarak üreyen anne farelerin karnında "blastokist" adı verilen "erken dönem fare embriyoları" oluştu!
Bu arada donmuş ölü hücreler ile fare embriyosu üretilebileceği keşfedilmiş oldu.
Bu embriyolar ile ikinci kez, yani başka bir klonlama sürecine girildi. Embriyolardan alınan kök hücreler, yine dişi farelerin çekirdeği çıkarılmış yumurta hücrelerine yerleştirildi:
Bu yolla doğan ilk fareye Dorami adı verildi
Dorami, tarihin dondurularak kurutulan deri hücresinden klonlanan ilk faresi olarak tarihe geçti. Yandaki büyük beyaz fare ise normal bir fare. Diğer küçük fareler ise Dorami ve beyaz fare çiftinin çocukları.
Ardından araştırmacılar, klonlanan farelerin doğurganlıklarını test etmek için onları normal fareler ile çiftleştirdi. Bütün klon dişi fareler yavruladı. Ancak ortada büyük bir eksik vardı: Bazı hücrelerde Y kromozomu kaybolmuştu! Bu da erkek farelerin dondurulmuş hücrelerinden erkek birey klonlanması gerekirken, klonlanan farenin dişi olmasına neden oldu.
Yakın gelecekte, ölen hayvanların deri hücreleri saklanacak. Bu sayede nesilleri tehlike altına girerse klonlanmaları mümkün olacak:
Klonlanmak amacıyla saklanacak hücrelerin uzun süre boyunca bozulmadan tutulması çok yüksek maliyetli ve riskli bir işlem. Sıvı nitrojen içerisinde dondurulan ve depolanan bu hücreler, ani ve kısa bir elektrik kesintisi yaşanırsa çözülüp eriyip kullanılamaz hale geliyor. Sıvı nitrojen ile kesintisiz ve kusursuz koruma işlemi de oldukça yüksek maliyet gerektiriyor ve köşe başındaki her laboratuvarda mümkün olmuyor.
Japonya’daki Yamanashi Üniversitesi’nde yapılan araştırmayı yöneten Prof. Dr. Terugiko Wakayama “Eğer bu hücreler sıvı nitrojen olmadan korunabilirlerse dünyanın dört bir yanından gelen örnekleri korumak kolaylaşır. Gelişmekte olan ülkeler kendi türlerini, kendi ülkelerinde koruyabilirler. Ayrıca sadece erkek bireylerin hayatta kaldığı türlerde bile bu teknoloji, türü canlandıracak dişiler yaratmak için kullanılabilir” açıklamasında bulundu.
Yine de 'türlerin ölümsüzlüğünü' keşfetmek için büyük bir engel var: Depolama koşulları!
Klonlama yönteminin yaygın şekilde kullanılmasının önündeki en büyük engel, ölen bir canlıya ait dokuların bozulmadan, uzun yıllar boyunca ve düşük maliyetle korunabilmesi. İşte bu engel aşılırsa insanlık, belki de "türlerin ölümsüzlüğünü" keşfetmiş olacak.
Bilim insanları, bir canlıyı klonlamak için ona ait genetik bilgilerin tümünü taşıyan, hasar görmemiş hücrelere ihtiyaç duyuyorlar. Yani klonlanacak canlı eğer hayatta değilse, ölü bedeninin tamamına ihtiyaç duyulmuyor. Bunun yerine iyi muhafaza edilmiş, şartlara uygun hücreleri yeterli oluyor. Yeni bir araştırma kapsamında da işte tam olarak bu yöntem test edildi.
Dokuz ay önce ölmüş bir farenin kuyruğunun derisinden elde edilen doku hücreleri, sıvı nitrojenle doldurularak kurutuldu. Bu işlem sonucunda hücreler öldü
Ölen bu donmuş hücreler, 9 ay sonra uygun koşullarda çözüldü. Ardından dişi farelerin çekirdeği alınmış yumurta hücrelerine yerleştirildi
Eşeysiz olarak üreyen anne farelerin karnında "blastokist" adı verilen "erken dönem fare embriyoları" oluştu!
Bu arada donmuş ölü hücreler ile fare embriyosu üretilebileceği keşfedilmiş oldu.
Bu embriyolar ile ikinci kez, yani başka bir klonlama sürecine girildi. Embriyolardan alınan kök hücreler, yine dişi farelerin çekirdeği çıkarılmış yumurta hücrelerine yerleştirildi:
Bu yolla doğan ilk fareye Dorami adı verildi
Dorami, tarihin dondurularak kurutulan deri hücresinden klonlanan ilk faresi olarak tarihe geçti. Yandaki büyük beyaz fare ise normal bir fare. Diğer küçük fareler ise Dorami ve beyaz fare çiftinin çocukları.
Ardından araştırmacılar, klonlanan farelerin doğurganlıklarını test etmek için onları normal fareler ile çiftleştirdi. Bütün klon dişi fareler yavruladı. Ancak ortada büyük bir eksik vardı: Bazı hücrelerde Y kromozomu kaybolmuştu! Bu da erkek farelerin dondurulmuş hücrelerinden erkek birey klonlanması gerekirken, klonlanan farenin dişi olmasına neden oldu.
Yakın gelecekte, ölen hayvanların deri hücreleri saklanacak. Bu sayede nesilleri tehlike altına girerse klonlanmaları mümkün olacak:
Klonlanmak amacıyla saklanacak hücrelerin uzun süre boyunca bozulmadan tutulması çok yüksek maliyetli ve riskli bir işlem. Sıvı nitrojen içerisinde dondurulan ve depolanan bu hücreler, ani ve kısa bir elektrik kesintisi yaşanırsa çözülüp eriyip kullanılamaz hale geliyor. Sıvı nitrojen ile kesintisiz ve kusursuz koruma işlemi de oldukça yüksek maliyet gerektiriyor ve köşe başındaki her laboratuvarda mümkün olmuyor.
Japonya’daki Yamanashi Üniversitesi’nde yapılan araştırmayı yöneten Prof. Dr. Terugiko Wakayama “Eğer bu hücreler sıvı nitrojen olmadan korunabilirlerse dünyanın dört bir yanından gelen örnekleri korumak kolaylaşır. Gelişmekte olan ülkeler kendi türlerini, kendi ülkelerinde koruyabilirler. Ayrıca sadece erkek bireylerin hayatta kaldığı türlerde bile bu teknoloji, türü canlandıracak dişiler yaratmak için kullanılabilir” açıklamasında bulundu.
Yine de 'türlerin ölümsüzlüğünü' keşfetmek için büyük bir engel var: Depolama koşulları!
Klonlama yönteminin yaygın şekilde kullanılmasının önündeki en büyük engel, ölen bir canlıya ait dokuların bozulmadan, uzun yıllar boyunca ve düşük maliyetle korunabilmesi. İşte bu engel aşılırsa insanlık, belki de "türlerin ölümsüzlüğünü" keşfetmiş olacak.